Küçük bir kıvılcım ateşler söndürülmüş tütünlerimi Vakti gelir diye boş bir kağıda döktüm hüzünlerimi Ben kendim geldim bu hale bana kimse üzül demedi Yalnızca Tanrı’ya güvendim o da hiçbir şey söylemedi Güneşin batışını izleyen kör! 70’lerden kalan senfoniyi dinleyen sağır Düzenin yapısına girmeyen yön Bin iltihap kanımda sessizliğim kadar ağır Huzur kapısını açtı da bir tek ben mi görmedim? Her gün yanında yarası olan sence der mi ölmedim? Bu ruh temizlendi kirden, artık öyleyim Vazgeçin savaştan sevişten biraz şarkı söyleyin
Söyleyin ki gökkuşağı çıksın tekrar orada Söyleyin ki kapılmasın kimse çaresizliğe Söyleyin ki bilsinler her sokak her salonda Söyleyin ki demesinler bir daha gelir diye Söyleyin ki kuşlar gökyüzüne değmesinler Söyleyin ki olmayalım kötü bahsedilen Söyleyin ki vicdansızlar bir daha sevmesinler Söyleyin ki artık üzülmesin serseriler
Tutuşur her yerim siyah panjurlu evinde yaşayan genç kalenderim Ölüm denen yaratıkla bir daha buluşursam affedin Üzgünüm, bu hayat benim! Ben aydınlıktım, karanlığı sevdim Belki de en kötü kararımı verdim Eskimiş ütopyamda yazdığım her şiiri tek kalemde sildim, yalanları yendim Bugünlerde fazla bir şey yazmıyorum deftere Zaten bir bedenim bir ruhum yetiyor denizdeki tekneme Bugünlerde günler aynı, sanki her gün ezbere Geçmişine zarar vereni gelecekte bekleme
Mutlu günler gelecekse gelsin artık çünkü zamanım kalmadı hiç Tanrı ödülümü versin artık çünkü bir mükafat almadım hiç Aydınlık karanlığı yensin artık çünkü dünyayı siyah sanmadım hiç Taş kalpliler yansın artık çünkü kimseye kötü bir şey yapmadım hiç